Cevsen Hakkinda
 

Soru: Cevsen hakkinda Müslümanlar arasinda farkli görüsler var. Bazilari onu bas taci yaparken, bazilari da alabildigine ilgisiz, hattâ habersiz. Bu sebeple, bizleri Cevsen hakkinda aydinlatir misiniz? 

Cevsen ile ilgili pek çok düsünce ve görüs ortaya atilmistir. Daha çok Siî kaynaklardan gelmis olmasi, Ehl-i Sünnet'in Cevsen'e karsi soguk davranmasina sebep olmustur. Ancak bizim Cevsen ile ilgili mülâhazamiz biraz husûsiyet arzetmektedir. Onun için de baskalarina ait görüslerin naklinden daha çok, biz burada kendi mülâhazalarimizi aktarmak istiyoruz: 

1. Cevsen halisane yapilmis bir duâdir. Onun hangi cümle ve kelimesi ele alinirsa alinsin, damla damla ihlâs ve samimiyet yüklü duâ takattur eder. Durum böyle olunca, Cevsen kime izafe edilirse edilsin, özdeki bu husûsiyete tesir etmemeli. Burada, "bir sözün Efendimiz'e izafesiyle bir baskasina izafesi arasinda fark yoktur" demek istemiyoruz elbette. Demek istedigimiz sudur: Cevsen'in asgarî vasfi onun bir duâ olmasidir. Baska hiçbir özelligi bulunmasa, sadece onun bu özelligi bile, Cevsen'e bir deger ve kiymet atfetmek için yeterli bir sebeptir. Halbuki onun daha nice özellikleri vardir ki, diger maddelerde bazilarina isaret edilecektir. Öyleyse, sadece senedine âit saibeden dolayi Cevsen'i tenkit pek hakli bir davranis olmasa gerek. 

2. Efendimiz'e ait sözlerin bütün beser sözlerine bir rüçhaniyet ve üstünlügü vardir. O'na ait beyan ve sözleri seçip tanimada maharet kazanmislara gizli kalmayacak bir gerçektir ki, Cevsen bastan sona peygamberane ifadelerle bezeli bir edâya sahiptir. Bu sebeple de duâda O'na ait malzemeleri kullanmak hem önemli hem de kabule daha yakindir. Fakat yine de bu bir tercih mes'elesidir. Yoksa insan namazin disindaki duâlari hangi dille yaparsa yapsin bu durum duânin aslina tesir etmez; zira Cenab-i Hakk bütün dilleri bilir ve duâya icabette sadece duânin samimî ve gönülden olmasini esas alir. Zaten dillerin ve renklerin ayri ayri olusu O'nun kudretini ele veren âyetlerden degil mi?

3. Yukarida da isaret ettigimiz gibi Sünnî kaynaklar Cevsen'e yer vermezler. Sadece Hâkim'in Müstedrek'inde Cevsen'den birkaç fikrayi görebiliriz. Onun disindaki eserlerde ben simdiye kadar, Cevsen'e ait ibare ve ifadelerin birkaçinin bile nakledildigini görmedim. Ancak bu tamamen senede ait bir husûsiyete dayanilarak alinmis müsterek tavrin tezahüründen baska bir sey degildir ve Cevsen'in degerine menfî yönde etki edecek bir agirligi da yoktur. Nitekim Buharî ve Müslim'in rivayet ettigi pek çok hadis var ki; ayni hadisleri çok küçük farklarla, hatta bazen ayni sekliyle Küleynî'nin el-Kafî'inde yer almaktadir. Ne var ki Ehl-i Sünnet alimleri Küleynî'den tek bir nakilde dahi bulunmamislardir. Halbuki onda yer alan hadisler, Buharî ve Müslim'de de yer aldiklarina göre hem senet hem de lafiz itibariyle cerhi söz konusu olmayan hadislerdir. Ancak, el-Kafî'de yer alan hadisleri daha çok Siî imamlar nakletmisler ve bu sebeple de Sünnîlerce, daha isin basinda endiseyle karsilanmislardir. Cevsen için de ayni durum söz konusu olmustur. Eger Cevsen Siî imamlar yoluyla nakledilmemis olsaydi, öyle zannediyorum ki, bütün Sünnîlerce kabul görecek ve bas taci edilecekti. Fakat Cevsen, senet yönüyle bir talihsizlige ugradigi için, bunca insan sirf bu yüzden onun nurlu, feyizli ve bereketli ikliminden mahrum kalmistir. Su anda böyle bir talihsizligi önleyecek güçte de degiliz. Asirlarin birikimiyle vücud bulmus böyle bir kanaati bertaraf etmek imkânsiz olmasa bile çok zordur.

4. Bazen hadis kriterleri ölçü olmayabilir. Ehlullah'in Efendimiz'den kesfen hadis almasi hiç de az vaki olmus hâdiselerden degildir. Imam Rabbanî der ki: "Ben, Ibni Mesud'dan, Muavvizeteyn'in Kur'ân'dan olmadigina dair rivayetini görünce, bu sûreleri farz namazlarimda da okumamaya basladim. Ne zaman ki, Efendimiz'den onlarin Kur'ân'dan olduguna dair ihtar aldim, ancak o zaman bu sûreleri farz namazlarimda da okumaya basladim." Bazilarinin bizim Kunut duâsi olarak okuduklarimizi, Kur'ân'dan kabul etmesi de, yukarida isaret etmek istedigimiz husûsa ayri bir delil kabul edilebilir. Ve yine Imam Rabbanî'den bir misal.. diyor ki: "Ben bazi hususlarda Imam Safiî'yi taklid ediyordum. Ancak bana Imam Ebu Hanife'nin peygamberlik meslegini temsil ettigi ihsas edildi. Ben de Ebu Hanife'ye iktida ettim..."

Bu durum da elbet belli kriter ve ölçü gerektirir. Yoksa önüne gelen herkes kesfen bir seyler aldigini söyler ve ortalik bir sürü uydurma kesiflerle dolar. Ama bazi büyük zatlari bu kategoriye dahil etmek çok büyük yanilgi olur. Onlar "kesfen aldik" dediklerini mutlaka öyle almislardir ve dedikleri de kat'iyen dogrudur. Ne var ki, bunlari belli hadis kriterleri içinde tahlil etmek imkânsizdir. Onun için de hadisçiler bu türlü ifadelere iltifat etmemislerdir. Ama onlarin iltifat etmemesi bu ifadelerin dogru olmadigi mânâsina da gelmez.

Bütün bu söylediklerimiz Cevsen için de aynen geçerlidir. Onun için biz kesinlikle diyoruz ki, Cevsen mânâsi itibariyle Efendimiz'e ilham veya vahiy yoluyla gelmistir. Daha sonra da ehlullahtan birisi bu Cevsen'i kesif yoluyla Efendimiz'den almis ve Cevsen bize kadar öyle ulasmistir.

Bu hususlara sunu da ilave etmek faydali olur kanaatindeyim. Imam Gazalî gibi bir allame, Gümüshanevî gibi bir büyük veli ve Bediüzzaman gibi bir sahibkirân, Cevsen'i kabullenip onu vird edinmislerdir. Hatta Imam Gazalî ona bir serh yazmistir. Cevsen'in me'hazindeki kuvvet ve kudsiyete ait baska hiçbir delil ve bürhan olmasa, sadece isimlerini verdigimiz büyüklerin bu kabullenisleri ve yüzbinlerce insanin Cevsen'e gönülden baglanip deger atfetmeleri, Cevsen hakkinda en azindan ihtiyatli konusmaya yetecek güç ve kuvvette delillerdir. Sadece senedine ait bir bosluktan dolayi Cevsen'e dil uzatmak en ilimli ifadeyle bir haksizliktir.

Giris > Cevsen >